Bernard Lewis - Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları

Ortadoğu çalışmalarıyla bilinen Bernard Lewis bu eserini otobiyografik tarzda kaleme almış diyebiliriz.

İngiltere'de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Bernard Lewis kitabın ilk bölümlerinde ailesinden ve ilk dönem eğitim hayatından bahsediyor. Birçok dil bilen yazarın bu konuya ilgisi de çocuk yaşta başlıyor. Aldığı hukuk eğitiminden söz edip ortadoğu çalışmalarına nasıl yöneldiğini açıklıyor.
İlk ortadoğu seyahatinden bahsediyor ve Türkiye'deki gözlemlerini okuyucuya aktarıyor.

İkinci Dünya Savaşı sırasında dil konusundaki yetkinliği sayesinde ordunun istihbarat bölümünde görev alan yazar bu dönemdeki tecrübelerinden detaylı bir şekilde bahsediyor. Bu bölümde Türkiye'nin savaş sırasındaki tavrı konusunda da bilgi sahibi oluyoruz.

Osmanlı arşivlerindeki çalışmalarını anlatıyor. İsrail ve İran ziyaretleri hakkında bilgi veriyor.
Bu bölümde yazar 'Modern Türkiye'nin Doğuşu' eserini kaleme alma sürecini anlatıyor.
Yine ortadoğu ve diğer bölgelerdeki İslam ülkeleri hakkındaki gözlemlerini okuyucuyla paylaşıyor.

Beşinci bölümde tarihe yaklaşım biçimin nasıl olması gerektiği açıklanıyor ve ideal tarihçi portresi çiziliyor. Tarihsel olaylar hakkında değerlendirme yaparken empatinin çok önemli olduğu vurgulanıyor.

Sonraki bölümlerde akademik kariyeri ve İngiltere'den Amerika'ya göç ediş hikayesini anlatıyor. Evliliklerinden bahsediyor.

Sekizinci bölümde 1948'den günümüze Filistin sorununa dair görüşlerini açıklıyor. Yazar bu bölümde İsrail'in bölge haritasında yaptığı olağanüstü değişimlerden ve yasa dışı yerleşimlerden bahsetmiyor. Filistin konusuna geniş bir bölüm ayırsa da asıl üzerinde durulması gereken konulardan şiddetle kaçınıyor.

Dokuzuncu bölümde dinler bağlamında medeniyetler çatışması konusunu inceliyor.
Batı'nın kendisini dinle tanımlamadığını; İslami dünyanın ise hâlâ kendisini din ve dini medeniyet üzerinden tanımladığını söylüyor.
Tarihte İslamiyet'in Yahudilikten çok Hıristiyanlık'la çatıştığını dile getiriyor. Bunun da İslam'ın Hıristiyanlık'ı  siyasi rakip olarak görmesinden kaynaklandığını belirtiyor.

Yazar bu bölümde anti-Amerikancılığın yükselişinin Amerikan politikalarından değil Sovyet propagandasından kaynaklandığını iddia ediyor. ABD'nin Suudi Arabistan ve diğer bölge ülkelerindeki nüfuzunu bölge ülkelerinin Amerika'yı yardıma çağırmasıyla açıklıyor. Yazar Afganistan ve Irak işgallerini, işgallerde katledilen milyonlarca sivili görmezden gelerek akademik değil politik bir duruş sergiliyor.

Yazar son bölümde ortadoğu halklarına aşağılayıcı bakışını sürdürüyor. İran ve diğer bölge halklarının ABD müdahalesini dört gözle beklediğini iddia ediyor. Oysa yazar sadece 2005 İran cumhurbaşkanlığı seçimlerine baksaydı bölgedeki Amerikan nefretini algılayabilirdi. İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi başkan Bush'un İran'ı hedef alan sözleri anketlerde diplerde yer alan muhafazakârları iktidara taşımıştı.
Yazar ABD hükümetine bölgedeki muhalefet hareketlerini destekleme çağrısında bulunarak emperyal bir çizgiye hizmet ediyor. Yazar kitabın birçok bölümünde İngiliz ve Amerikan emperyalizmlerini demokratik yumuşak güç açıklamasıyla aklamaya çalışıyor.
Arap Baharı hakkında değerlendirmeler yapıyor. Bu bölümde de küstahlığa devam ediyor. Özgür ve adil seçimlerin İslami partileri iktidara taşımasından korktuğunu açıkça dile getiriyor. Yazar Amerika'nın Irak'a demokrasi götürdüğünü iddia ederken halkların demokrasi mücadelesine karşı çıkarak çelişkiye düşüyor. Bölgedeki statükonun korunması gerektiğini söylüyor.
Bölgedeki şiddeti ise çok ama çok saçma bir gerekçeyle açıklıyor. Tüm işgalleri, emperyalizmi, diktatörlükleri görmezden gelerek; geneleve gidecek parası olmayan gençlerin şehit olarak cennet hurilerine kavuşma hayali güttüklerini iddia ediyor. Halkların özgürlük mücadelesini  bu şekilde aşağıladığını düşünürken komik duruma düşüyor.
Mısır'da Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmesinin felaket olacağını söylüyor. Yazar kitabı yazdığında Mısır'da henüz seçimler gerçekleşmemişti. Bu görüşleri okuyunca ABD'nin Sisi politikasını anlayabiliyoruz.

Yazar kitabın genelinde ortadoğu halklarının Batı halklarından aşağı bir seviyede olduğunu kanıtlamaya çalışarak klasik oryantalist tavrı takınıyor. İngiliz ve Amerikan emperyalizminin günahlarını temizlemeye çalışıyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsmail Lütfi Çakan - Ana Hatlarıyla Hadis

İLBER ORTAYLI - MUSTAFA KEMAL ATATÜRK