İRAN BAHARI MI EMPERYALİST ATEŞİ Mİ?

30 Aralık 2006... Saddam Hüseyin Kurban Bayramı arifesinde Şii milislerce idam edildi.
Aralık 2010... Arap Baharı diye adlandırılacak halk hareketleri ilk olarak İran'da baş gösterdi. Fakat İran'da kısa sürede etkisini yitirip Arap coğrafyasına sıçradı.
Tunus'ta Yasemin Devrimiyle başarıya ulaşan ayaklanmalar Libya, Mısır, Yemen gibi ülkelerde mevcut diktatörlükleri yıktığı halde başarıya ulaşamadı. Suriye'de ise süreç kanlı bir iç savaşa evrildi ve Esed rejimi İran'ın desteğiyle bir milyona yakın insanı katletti.
Ortadoğu'daki ayaklanmaların başlamasından yedi yıl sonra yine bir Aralık ayında gösteriler başladığı yere İran'a döndü.
Ekonomik nedenlerle başlayan protestolar rejim karşıtı gösterilere dönüştü. Muhalifler 'şah şah' sloganları atıyor. Peki şah dönemi İran nedir bunu inceleyelim. 1979 İslam devriminden önce İran ABD'nin bölgedeki en büyük müttefikiydi. Seküler-batıcı bir yapıya sahip olan rejim ABD için makul bir ortaktı. Ta ki İran'da Musaddık başbakan olana dek. 1951 yılında göreve gelen Başbakan Musaddık petrolü millileştirdi. ABD'nin politikalarından rahatsız olduğu Musaddık şah yanlısı bir darbe ile görevden uzaklaştırıldı. Bu olayın aklımıza getirmesi gereken şey 12 Mart 1971 darbesidir! 12 Mart öncesi ABD Türkiye'ye haşhaş ekimini yasaklaması yönünde baskılar yapıyordu. Bu baskılara direnen başbakan Süleyman Demirel 12 Mart 1971 darbesiyle görevden uzaklaştırıldı ve ardından Nihat Erim tarafından kurulan hükümetin ilk icraati haşhaş ekimini yasaklamak oldu! Yani ABD haşhaş ve petrol için Ortadoğu'daki hükümetlere darbe yapıyordu.
Gelgelelim 79 İslam devrimi sonrasına. Humeyni liderliğindeki İran ABD etkisinden kurtulunca ABD rotayı Türkiye'ye çevirdi. 24 Ocak 1980 kararları ile Türkiye kapitalizme teslim oldu. Hemen sonrasında 12 Eylül darbesiyle Türkiye Nato'nun ortadoğu karakolu haline getirildi. 12 Eylül öncesi gerek İnönü gerek Ecevit gerekse Demirel dönemlerinde Türkiye ABD'ye kafa tutabiliyordu fakat 12 Eylül'le tamamen Nato etkisine girdi. İran'ı kaybeden ABD'nin yeni müttefiki Türkiye'ydi. Tabi müttefiklik ilişkisi sürekli tek tarafa fayda sağlayan bir ilişki oldu. Müttefikliğin devamını garanti altına almak isteyen ABD Türkiye'den terör belasını eksik etmedi. Fakat son yıllarda Türkiye Nato ekseninden uzaklaşınca ABD ibreyi tekrar İran'a çevirdi. Şansını bir de orada deneyecek. ABD başkanı Trump İran'daki göstericilere videolu tivitiyle selam yolladı ve olayları 'endişeyle' takip ettiklerini söyledi.
İran rejiminin Suriye'deki vahşetin aktörlerinden biri olduğunu, 79 devrimi sonrası sözünü verdiği özgürlükçülükten uzaklaşıp mezhepçi ve baskıcı politikalar güttüğünü bilmekle beraber İran'ın kaosa teslim olmasının ne İran'a ne Türkiye'ye ne de İslam alemine bir katkı sağlamayacağını da bilmeliyiz. İran'ın Suriye'de oynadığı rol bizi duygusal tepki vermeye itmemeli. Bölgedeki nadir istikrar örneklerinden biri olan İran'ın kaosa sürüklenmesi emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir sonuca yol açmaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bernard Lewis - Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları

İsmail Lütfi Çakan - Ana Hatlarıyla Hadis

Roger Garaudy - Geleceğimizde İslam Var