Mete Çubukçu - Bizim Filistin

Uzun yıllar işgal bölgesinde gazetecilik yapan Mete Çubukçu'nun bu kitabında Filistin meselesi konusunda 1948'den 2004'e yaşanan gelişmeler ele alınıyor. Solcu bir yazar olan Çubukçu'nun bu kitabı Filistin'e farklı bir zaviyeden bakmamızı sağlıyor. Eserde Filistin sorununun yanında Türkiye'nin Filistin'e bakış açısı da inceleniyor. Seksenlerden önce daha çok Türk solunun sahip çıktığı Filistin davasının İslami camia tarafından sahipleniş süreci anlatılıyor.

Yazar kitabın hemen başında çözümün, sınırları net olarak çizilen, mültecilerin döndüğü başkenti Kudüs olan Filistin ve yine başkenti Kudüs olan İsrail ile mümkün olabileceğini söylüyor.
Filistinliller'in Arap dünyasının en demokratik ve en gelişmiş ulusu olduklarını belirten yazar Arafat'ın Filistin davasının sembol ismi olduğunu dile getiriyor.
Daha sonra 2000'de başlayan İkinci İntifada'yı ve gazeteci olarak şahit olduğu olayları aktarıyor. Filistin halkının dünyanın en gelişmiş ordularından birinin karşısındaki taş ve sapanla gerçekleştirdikleri direnişi anlatıyor. Filistin ve İsrail kentleri hakkında bilgiler veriyor.
İsrailli bir keskin nişancıyla yapılmış bir röportaja yer veriyor.
1993'te Abd'nin arabuluculuğuyla FKÖ ve İsrail arasında başlayan Oslo sürecini ve devamında yaşananları açıklıyor. Barış yanlısı İsrail başbakanı İzak Rabin'in İsrailli sağcılarca öldürülmesi sonrası barış sürecinin sekteye uğrama sürecini okuyucuya aktarıyor.
Filistin yönetimindeki yozlaşmayı anlatıp bunun sonucunda FKÖ ve Arafat'ın güç kaybedip Hamas'ın güçlendiğini belirtiyor.

İsrail ve Filistin'deki siyasi hareketler ve kişilikler hakkında detaylı bilgiler veriyor. İsrail'in tek tip bir toplumdan oluşmadığını söyleyip somut örneklerle İsrail içindeki işgal karşıtı yapılanmaların faaliyetlerinden bahsediyor.

Kitabın bir bölümünde Türkiye-İsrail ilişkilerini inceliyor. 1996'da Refah Parti'nin iktidara gelmesinden İsrail'in duyduğu rahatsızlık ele alınıyor.
Erbakan'ın İsrail'le olan ilişkileri kesmediği fakat aynı zamanda D-8 için İslam ülkelerini ziyaret ettiği sırada genelkurmay başkanının hükümetin kontrolü dışında İsrail'e gittiğini belirtiyor. Sadece bu olay bile 28 Şubat sürecinde askerin sivil iktidarın bir parçası gibi hareket ettiğini görüyoruz.
Yine bu bölümde özellikle 12 Mart öncesi Türk solunun Filistin davasına olan ilgisi ele alınıyor.

Sonrasında tekrar intifada süreci ve yeni çözüm çabaları hakkında bilgiler veriliyor. İsrail'in yeni yerleşim yerleri inşa ederek çözümü nasıl baltaladığı anlatılıyor. Arafat'ın da Filistin tarafından gerçekleştirilen intihar saldırılarına göz yumduğu söyleniyor.
Yine son bölümlerde İsrail içindeki bazı Yahudiler'in İsrail'in işgal politikasına karşı çıktıkları söylenip bu gruplar hakkında bilgi veriliyor.
Sön bölümde ise Türkiye'deki yeni Ak Parti iktidarının İsrail'le olan ilişkilerinden ve Filistin davasına bakışından bahsediliyor.

Kitabın sonunda Filistin ve İsrail'in demografik, coğrafi, siyasi yapısı hakkında bilgi veren ekler mevcut. Kitap 1895'le başlayıp 2004'le son bulan ve bölgedeki gelişmeleri aktaran bir kronolojiyle son buluyor.

Kitabı okuduğumuzda Filistin meselesi hakkında objektif bakış açısı elde edebiliyoruz. Yazar tarihsel bilgiler vermekle beraber çözüm konusundaki görüşlerini de okuyucuya iletiyor.
Filistin direnişinin FKÖ ile sol bir hareket şeklinde doğup sonrasından Hamas'la İslami bir kimliğe bürünüş süreci açıklanıyor
Ayrıca son yıllarda Filistin Türkiye'de sadece İslami camianın davası gibi ele alınıyor. Kitapta Türkiye solunun Filistin davasına bakışına tanık oluyoruz.
Yazar kitabın genelinde İsrail'in Filistin'de devlet terörü uyguladığını ve Filistin direnişinin meşru olduğu görüşünü paylaşıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bernard Lewis - Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları

İsmail Lütfi Çakan - Ana Hatlarıyla Hadis

İLBER ORTAYLI - MUSTAFA KEMAL ATATÜRK