Necmettin Erbakan - Davam

Erbakan giriş bölümünde kısaca Türkiye'deki eğitim hayatını anlatıyor. Almanya'daki çalışmalarının kendisine ağır sanayinin önemini gösterdiğini söylüyor. TOBB başkanlığı sürecini ve sonrasında siyasete girişini kısaca özetliyor.

İslam Davamız başlıklı bölümde maneviyat konusuna ağırlık veriyor. Bireysel ibadetin tam manasıyla imanı sağlamadığı; Müslümanların cihad şuuruna sahip olması gerektiğini dile getiriyor. Siyaseti Müslümanlar açısından bir nevi cihat olarak tanımlıyor.
Din-akıl bağlantısına dair görüşlerini açıklıyor. İslamiyet'in akla aykırı bir din olmadığını aksine dinle ilimin birbirini tamamladığını belirtiyor.
Bugünkü Batı'nın İslam medeniyetinin bilgi ve birikiminden faydalanarak bu güce ulaştığını hatırlatıyor. Daha sonra İslam bilginlerinin bilimsel çalışmalarından birkaçını anlatıyor.
İslam'da kadının konumuna değiniyor. Kadının ekonomik alanda çalışabileceğini söylüyor. İslamiyet'te kadın-erkek eşitliği olduğunu dile getiriyor. Kapitalist ve komünist sistemlerin kadını bir meta gibi gördüğünü somut bir şekilde açıklıyor.

Üçüncü bölümde Gizli Dünya Devleti diye adlandırdığı ırkçı emperyalizm sistemini, teşkilatlanmasını okuyucuya aktarıyor. Siyonizm-emperyalizmin nasıl bir ekonomik ağla devletleri kontrol ettiğini gözler önüne seriyor. İMF, BM, AB gibi uluslararası kuruluşların emperyal odaklar tarafından kontrol edildiğini söylüyor.
İslam'ın bütün insanlığı eşit haklara sahip görüp sömürüyü reddettiğini, insanın insana köleliğini kabul etmediğini ve bundan dolayı ırkçı siyonizmin hedefi haline geldiğini hatırlatıyor.

İslam Birliği Davamız başlıklı bölümde detaylarıyla Birinci Körfez Savaşı sırasında Irak'ın işgalini önlemek için sarf ettiği şahsi çabalardan bahsediyor. Türk yönetiminin o dönem Amerika Birleşik Devletleri'nin safında yer almasını kabul edilemez buluyor.
Günümüzde Türkiye ve İran'ın emperyal odaklarca kuşatıldığını; işgallere son vermenin yolunun İslam birliğinden geçtiğini söylüyor.

Sonraki bölümde Kıbrıs konusunu ele alıyor. Koalisyon ortağı olarak yer aldığı hükümetin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndaki başarılarını anlatıyor. Günümüzde tartışılan federe devlet çözümüne karşı çıkıp bağımsız KKTC'nin diğer ülkelerce de tanınması için çalışılması gerektiğini dile getiriyor.

Kürt meselesi konusunda değerlendirmeler yapıyor. Bölünmenin emperyalistlerin işine ekmeğine yağ sürtmek olacağını söylüyor. Çözümün ise hak ve özgürlükler ile ekonomik kalkınmada olduğunu açıklıyor.
Laikliğin Türkiye'de yıllarca İslam düşmanlığı şeklinde uygulandığını ve bunun anayasada istismara yol açmayacak şekilde Türkçe karşılığının kullanılması gerektiğini ifede ediyor.
Hak ve adalet vurgusu yapıp devlet hizmetlerinin dağıtımında liyakatın önemine dikkat çekiyor.
Milli Selamet Partisi'nin hükümet ortağı olduğu yetmişli yıllardaki ve Refah Partisinin iktidar olduğu 1997 yılındaki çalışmalarını anlatıyor. Havuz sisteminin ekonomiye katkılarından bahsediyor.

Sanayi Davamız başlıklı bölümde ekonomik kalkınmanın esaslarını açıklıyor. Güçlü ülke olmanın sanayiyi mecbur kıldığını belirtiyor. Türkiye'nin tarımsal sanayiyle kalkınamayacağını ve ağır sanayi hamlesinin bir an önce atılması gerektiğini dile getiriyor.

Adil Düzen davamız adlı son bölümde Milli Görüş çizgisinin genel olarak dünyaya bakışı okuyucuya aktarılıyor.
Başbakanlığı döneminde kurulmasına öncü olduğu D-8 örgütünden bahsediyor. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin ırkçı emperyalizme karşı ortak bir mücadele vermesinin hayati önemine vurgu yapıyor.
Adil Düzen'de hangi inançtan, hangi soydan olursa olsun bütün insanların doğuştan gelen değişmez haklara sahip olduğunu söylüyor. Herkesin ifade, inanç, örgütlenme ve yaşama hürriyeti olduğunu dile getiriyor.
Yine bu bölümde Türkiye'nin AB'ye girmesinin felaketle sonuçlanacağı görüşünü okuyucuyla paylaşıyor. Gümrük Birliği'yle sarsılan ekonomik bağımsızlığımızın Avrupa Birliğine tam üye olmakla geri dönüşü olmayan bir şekilde  yitirilmesine sebep olacağını iddia ediyor.

Son söz olarak gençliğe Adil Düzen'i hakim kılmak için dur durak bilmeksizin mücadele etme çağrısında bulunuyor. Kitabı şu sözle noktalıyor: "Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım."

Kitabın sonunda Erbakan'ın çeşitli liderlerle bir arada olduğu ve seçim çalışmaları sırasındaki fotoğraflarına yer verilmiş.

Türkiye'de İslami siyasetin öncülerinden biri olan ve hareketi içerisinden üç cumhurbaşkanı ve birçok başbakan çıkaran bir liderin görüşlerini ve hatıralarını anlattığı bu kitap Türk siyasetine ilgi duyanlarca okunması gereken bir eser.
Kitabı ilk kez lise yıllarımda okumuştum. Erbakan Hoca'nın Körfez Savaşı'nın önüne geçmek için sarf ettiği çabayı anlattığı bölüm bu okumamda benim açımdan gerçek manasıyla anlam kazandı. Çünkü Körfez Savaşı'nın İslam alemine olumsuz etkilerine somut olarak şahit olmamıştım fakat bugün gözümüzün önünde  cereyan eden ve yüzbinlerce insanın katledildiği Suriye savaşı, Erbakan'ın o dönem Irak'ın işgalinin önüne geçmek için verdiği mücadelenin önemini kavramamı sağladı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bernard Lewis - Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları

İsmail Lütfi Çakan - Ana Hatlarıyla Hadis

Roger Garaudy - Geleceğimizde İslam Var