Ali Şeriâti - Ebuzer

Şeriati bu eserinde roman üslubuyla sahabeden Ebuzer'in hayat hikayesini anlatıyor.
Kitabın başında Şeriati'nin kitabın üç baskısı için kaleme aldığı önsözler yer alıyor.

Ebuzer henüz İslam Arap yarımadasına zuhur etmeden İbrahimi bir arayışın sonunda tevhid inancına kavuşmuştur. Bu Allah Resulu'nün ilk vahyi almasından üç yıl öncedir. Putlara ilahlık atfetmeyi terk eden Ebuzer bu süreçte susuzluk çekmektedir fakat bunun sebebi çöl değil tevhid inancındaki yalnızlığındandır.
Mekke'deki devrimin ayak seslerini işiten Ebuzer Allah Resulu'ne iman eder ve İslam'la ilk şereflenenlerden birisi olur. Ebuzer'in tevhid sevdası, Peygamberin tavsiyesine uymayıp Mekke'de inancını ilan etmesine sebep olur ve zulme uğrar. Daha sonra kabilesine döner ve tebliğde bulunur.
Yesrib'in İslam'la Medine olmasından sonra Ebuzer Peygamber'in yanına hicret eder ve Ashab'ı Suffa'ya katılır. Peygamber'le birlikte cihad eder.
Allah Resulu'nun ahirete intikalinden sonra Hazreti Ali'nin halifelik davasına gönül veren Ebuzer adalet, özgürlük ve eşitlik mücadelesine başlamıştır. Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer dönemlerinde suskunluğu tercih eden Ebuzer, Hazreti Osman'ın halife olmasıyla isyan bayrağını çekmiştir. Şam'da Muaviye'nin tüm tehdit ve tekliflerine karşın insanları İslam'ın gerçek yüzüyle tanıştırmaya devam eder.
Halife tarafından Medine'ye sürülen Ebuzer burada da sermayeye ve sömürgeci olarak nitelendirdiği gruplara karşı şiddet içermeyen direnişini sürdürür. Medine'de de teklif ve tehditlere boyun eğmez. Hazreti Osman tarafından çöle sürülür. Burada önce çocuklarını kaybeder daha sonra Peygamber'in söylediği gibi: " yalnız yaşar, yalnız ölür ve yalnız haşrolur."

Eserde Peygamber'in vefatından sonra genç İslam devriminin hakim gruplar tarafından durdurulduğu ve sermayenin İslam gömleğiyle halkı sömürdüğü iddia ediliyor. Cahiliye döneminde üst tabakada yer alanların bu kez de İslam'ı kullanarak konumlarını korudukları ve İslam'ın adalet, özgürlük, eşitlik gibi temel hedeflerine darbe indirdikleri söyleniyor. Sömürünün teslisinden bahsedilip bunlar siyaset, sermaye ve dini sömürüye alet etme olarak tefsir ediliyor.
Müslümanlar'a yoksulluğun zahidlik ve kader olmadığı, zillete boyun eğmekten kaynaklandığı hatırlatılıyor.

Analizi kitaptan bir anekdot ile sonlandırıyorum: "Yoksulluk küfürdür. Geçimi olmayanın ahireti yoktur, Allah'ın fazlı yüksek ganimet, iyilik ve hayır, maddi yaşamdır ve 'Ekmek Allah'a tapmanın temelidir.' Bir toplumda fakirlik, zillet ve zayıflığın tüm bu din, maneviyat ve takvayla birlikte olması yalandır! Bu yüzdendir ki Ebuzer'in Peygamber'i Silahlı Peygamber'dir."


Kitapta yazarın başta da belirttiği üzere kıssaların kaynakları dolayısıyla yer yer çelişmeler göze çarpıyor.
Kitabın son bölümünde İslam'ın muhafazakârlaşması ve sağa kayması başlıklı bir ek var.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bernard Lewis - Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları

İsmail Lütfi Çakan - Ana Hatlarıyla Hadis

İLBER ORTAYLI - MUSTAFA KEMAL ATATÜRK