Ervand Abrahamian - Modern İran Tarihi

Kitap 1901'den 2005'e dek İran tarihindeki önemli olayların kronolojisiyle başlıyor. Sonrasında bu döneme damgasını vuran isimler hakkında kısaca bilgi veriliyor.

İlk bölümde Kaçar hanedanı dönemi İran anlatılıyor. Kaçarlar dönemi İran'ının merkezi yapısının zayıf olduğu ve sadece başkent ve çevresindeki birkaç kentte etkisinin hissedildiği söyleniyor. Kaçarlar'ın Türk asıllı olduğu halde İran'daki tüm yöneticiler gibi kendilerini eski İran hanedanlıklarıyla ve Şii imamlarla ilgili gösteren soyağaçları uydurdukları dile getiriliyor.
Kaçar toplumunun etnik ve kültürel yapısı hakkında bilgi veriliyor.
Kaçar hanedanın toplum içindeki bölünmeleri kullanarak ayakta kaldığı belirtiliyor.

İkinci bölümde 1906 yılında parlamentonun açılışı, 1. Dünya Savaşı İran'ın durumu anlatılıyor.
Sonrasında parlamenter sistemin nasıl çöktüğü ve anayasal girişimin başarısızlığından bahsediliyor. Yine bu bölümde İngilizler'in bölgedeki etkisi uzun uzun anlatılıyor. 1920 İran'ının da zayıf ve çökmüş bir devlet olduğu dile getiriliyor. Bunda dünya harbinde ölen 2 milyon İranlının da etkili olduğu belirtiliyor.

Sonraki bölümde Rıza Şah'ın 1921 darbesiyle fiilen yönetimi ele alıp; 1926'da resmen şah ünvanını kazanmasına giden süreç açıklanıyor.
Rıza Şah'ın arkasında güçlü, merkezi gerçek bir devlet yapısına ulaşmış İran bıraktığı söyleniyor. Şah Rıza'nın ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarda yaptığı devrimlerden bahsediliyor.
Rıza şahın reformcu ve laikleştirici bir lider olarak görülmesi gerektiği düşüncesi okuyucuya aktarılıyor.
Şah'ın parlamentoyu kapatmadığı fakat tamamen etkisiz hale getirdiği belirtiliyor.
Dönemin Türkiye'sinde ve birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi arı ırk oluşturma çabasına girişildiği dile getiriliyor.

Şah Rıza'nın ülkeyi ekonomik olarak kalkındırmasının halk  tabanına yansımadığı, kapitalist sınıflar zenginleşirken kitlelerin yaşam standartının düştüğü belirtiliyor. Ayrıca şahın normalin üzerinde bir servete kavuştuğu ayrıntılı bir şekilde okuyucuya aktarılıyor.
Şah Rıza dönemi için genel olarak İran'ın gerçek bir devlet yapısına kavuştuğu fakat petrol anlaşmalarıyla ekonomik kaynaklarının İngiltere'ye akmaya başladığı dönem diyebiliriz.

Dördüncü bölümde 1941 Sovyet-İngiliz işgali ve bununla beraber Rıza Şah'ın iktidarı kaybediş süreci anlatilıyor. Rıza Şah'ın yerine oğlu Muhammed Rıza tahta geçti. Müttefikler İran'ı sıkı bir denetim altına aldılar. Askeri ve ekonomik konularda İran'a sınırlamalar getirdiler.
1941'le başlayan süreçte şah ordu hariç devlet kurumlarında etkisini yitirmişti. 1951'de başbakan olan Musaddık petrolü millileştirme kararı alarak İngiltere'ye meydan okudu. Bu karar İngiliz-Abd yapımı 1953 darbesine sebep oldu. Bu darbe ile şah Rıza Muhammed devlet otoritesini yeniden ele geçirdi ve babasının kurduğu rejimi yeniden ayağa kaldırdı.
1953 darbesi İran'ın komünizmden kurtarılması gibi yansıtılmıştır. Oysa bu darbe uluslararası petrol kartelini kurtarmak adına İngilizler'in ve Amerikalılar'ın ortak operasyonuydu. 1979 İslam devriminin temelinin de bu darbe sonucu halkta oluşan etki olduğu belirtiliyor.

1941-1953 dönemi İran'daki sosyalist ve milliyetçi gruplar hakkında bilgiler veriliyor. Özellikle sosyalist Tudeh hareketi geniş bir şekilde açıklanıyor.

1953'le başlayan ve Muhammed Rıza'nın babasının reformlarına devam ettiği sürece Beyaz Devrim adı verildi. İran bu dönemde dünya genelinde petrol fiyatlarının yükselişe geçmesiyle ekonomik olarak ciddi bir kalkınma yaşadı.
1975 yılında İran ordusu dünyanın en büyük beşinci ordusu haline geldi. Şah'a bağlı istihbarat örgütü SAVAK geniş bir ağ kurdu ve muhaliflerin korkulu rüyası haline geldi.
Bu dönemde eğitim kurumlarının sayısı arttı, kadın hakları genişletildi. Fakat ekonomik dengesizliğin önüne geçilemiyordu. İran dünyanın en eşitsiz gelir dağılımına sahip ülkesi haline gelmişti. Bu da İslam devrimine giden süreci hızlandırmıştı.
Bu bölümde İslam devriminin ideologu Ali Şeriati hakkında geniş bilgiler veriliyor. Şeriati'nin sınıfsız ütopyası açıklanıyor.
İran'da toplumu patlama noktasına getiren olay ise tek parti rejimine geçilmesiyle devletin özellikle ekonomik ve dinî alanı denetime alma çabasıydı. Toplumsal muhalefetin tamamen etkisiz hale getirilmesiyle çok güçlü hale geldiğini düşünen şah yanılıyordu.

Kitabın son bölümünde İslam Devrimi ele alınıyor. Şah son yıllardaki toplumun hemen hepsini karşısına almıştı. Devrim onlarca yıldır biriken problemlerin patlamasaydı.
Humeyni'nin dönüşüyle birlikte şahın devrilişi ve Abd büyükelçiliği baskınına giden süreç açıklanıyor. İslam Anayasası'nın hazırlanış sürecindeki tartışmalar hakkında bilgiler veriliyor. Yeni anayasayla oluşan İran devlet biçiminin karışık yapısı açıklanıyor.
Devrim sürecinin sadece İslamcı gruplar sayesinde başarıya ulaşmadığı; laik, sosyalist, milliyetçi grupların da ciddi desteğinin olduğu söyleniyor.
Yeni süreçte beklenenin aksine İran'in güçlenerek büyüdüğü belirtiliyor. İran-Irak savaşından kısaca bahsediliyor.
Özgürlük vaadiyle başlayan devrim sürecinin, devrimi yapan gruplara bile baskı yapılmasına kadar giden süreci açıklanıyor.
Humeyni'nin devrimi beraber yaptığı arkadaşlarının birçoğunu devrim sonrası etkisiz hale getirdiğini görüyoruz. Devrim yine çocuklarını yiyordu. Büyük bir muhalif kıyımına başlanmıştı.

Yeni rejim İran'da yeni bir toplumsal kalkınma sağladı. Neredeyse nüfusun tamamı okur-yazar olmuştu.

1989'da Rafsancani'nin cumhurbaşkanı olmasıyla rejim bir yumuşama dönemine girdi. Batı ile ilişkiler geliştirilmeye başlandı. Kadın hakları iyileştirildi, muhalefete geniş bir alan açıldı. Bu süreç Hatemi'nin cumhurbaşkanlığı süresinde de devam etti. Cumhurbaşkanının yetkileri arttırılarak Rehberlik makamına sınırlamalar getirildi.
Reformistlere darbeyi vuran İran'daki muhafazakarlar değil ABD başkanı Bush oldu. 2002'deki İran'ı hedef alan açıklamaları İran halkının nefretiyle karşılandı ve muhafazakarlar güçlendi. 2005 yılında Ahmedinejad'ı cumhurbaşkanlığına taşıyan bu süreçti.
Yazar kitabın sonunda İran hakkında genel bir değerlendirme yapıyor. İran'ın eğitim, ekonomi, bilimsel alanlarda gelişmiş; halkına saygın bir yaşam standartı getirmiş bir devlet haline geldiği söyleniyor.

Kitap 2009 İran olaylarına dek ülke tarihi hakkında genel bir görüş sahibi olmamızı sağlıyor.
Kitapta İslam devrimi sonrası Ortadoğu'da çok etkin bir rol oynayan İran dış politikası hakkında bilgi yer almıyor. Kitabın genelinde İran'ın iç yapısı anlatılıyor. Şah ve  cumhuriyet dönemleri İran yönetim biçimi hakkında geniş değerlendirmeler yapılıyor.
Kitap tamamen objektif bir şekilde yazılmış diyebiliriz.
Yazar sık sık karşılaştırmalı istatistiki bilgilere yer veriyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bernard Lewis - Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları

İsmail Lütfi Çakan - Ana Hatlarıyla Hadis

Roger Garaudy - Geleceğimizde İslam Var