Said Çekmegil - Münevver Anlayışımız

Yazar eserin ilk bölümünde ülkemizin ve toplumumuzun genel olarak problemlerine değiniyor. Sorunlarımızın sömürücü kapitalizm veya onun karşısına çıkmış görünen komünizm gibi ideolojilere sarılmakla çözülemeyeceğini belirtiyor.
Fransız İhtilali'nin Kilise'nin zulmüne son verip batıl bir dini yıktığını fakat yerine hak dinini koyamadığını söylüyor. Osmanlı'nın hakim zümrelerinin bu ihtilali kendilerine model edinmesinin getirdiği felaketlerden bahsediyor.
Halk ile aydınlar tabakasının arasındaki uçurumun topluma yansımasını açıklıyor.
Eğitim sistemimizin aydın insan yerine memur yetiştiren bir zihniyete sahip olmasından yakınıyor.
Daha sonra münevver kişi kavramını açıklamaya başlıyor. Münevver kimsenin; yaratıcının kudretini anlamış olması, düşüncenin insana yüklediği mükellefiyetlerin neler olduğunu bilmesi, bilgisinin sınırını bilmesi, bilmediğini bilmesi gibi özelliklere sahip olan kişi olduğunu söylüyor.

İlerlerleyen bölümde İslam'ın kadına bakış açısını değerlendiriyor. Nikah akdi, dört kadınla evlenme ehliyeti gibi üzerinde birçok spekülasyon yapılan konularda İslam'ın hükümlerine açıklık getiriyor. İslam'ın kadına boşanma hakkı tanıdığı, nikah akdinde kocasının tek kendisiyle nikahlı kalması şartını koşabileceği, kadınların dini bir yükümlülük olmamasıyla beraber çalışma hayatından yer alabileceğini belirtiyor.
'Kadın hakları' lafzının başlı başına bir ayrım teşkil ettiğini dile getiriyor.

Sonraki bölümde mürteci kişiyi açıklıyor. İslam'dan önceki cahiliyet devrinde insanların kendi elleriyle yaptıkları putlara taptığını, günümüzde ise kendi gibi yaratıklari putlaştıranların mürteci olduğunu söylüyor. Üstelik insanları putlaştırıp tapan bu mürtecilerin kendilerine benzemeyenleri yobazlıkla itham etmesinden yakınıyor.

Kitabın ikinci kısmında bazı ilmi meseleler okuyucuya diyaloglar halinde aktarılıyor.

Üçüncü bölümde kölelik konusu inceleniyor. Bazı insanların bir kişinin her dediğini onaylayarak fikri köle haline geldikleri söyleniyor.
Köleliğe savaş açan tek doktrinin İslamiyet olduğu belirtiliyor. Köleliğin çok yaygın olduğu bir tarih ve coğrafyada İslam'ın kölelikle mücadeleyi başlattığı anlatılıyor. İslamiyet'in köleliğe hukuki, ahlaki ve iktisadi bir savaş açtığından bahsediliyor.

Kitabın sonunda eser hakkında diğer yazarların düşüncelerine ve ayrıca yazarın bir de röportajına yer verilmiş.

Analizi kitaptan bir anekdot ile sona erdiriyorum:
"Duyguların emrine girmeyen akıl, aklın kontrolünden çıkmayan duygu kurtuluşa erebilir. Akıl ile duygunun izdivacından insan meydana gelmiştir."

Kitap 1970'li yıllarda yazılmasına rağmen dili anlaşılır. Yazar diyalog bölümlerinde diyalektik bir yöntem kullanmış. Eser bu yönüyle Necip Fazıl'ın Mümin-Kafir eserini hatırlatıyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bernard Lewis - Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları

İsmail Lütfi Çakan - Ana Hatlarıyla Hadis

İLBER ORTAYLI - MUSTAFA KEMAL ATATÜRK