15 Temmuz - Milli Direniş

Bu topraklar yüz yıllardır askeri müdahale yoluyla siyasi iradenin devrilmesine alışkındır. Hiddetiyle ve gücüyle tanıdığımız Yavuz Sultan Selim'in bile çadırına ok atıldı. Fakat bu girişimler 1876'ya dek sadece iktidarı değiştirmeye yönelikti. 1876'da Sultan Abdülaziz'in şehit edilmesiyle askeri darbeler milleti hedef almaya başladı. 1909'da ise 33 yıllık iktidarında devleti ayakta tutmayı başaran ve daha sonra gerçekleşecek Milli Mücadele kadrolarını yetiştiren Sultan Abdülhamid Rumeli'nden gelen birlikler tarafından askeri darbeye maruz kaldı.
Darbe girişimleri Cumhuriyet dönemiyle farklı bir kimliğe büründü.    27 Mayıs 1960'ta Menderes iktidarı ordu içindeki küçük bir azınlığın başlattığı 'Albaylar Harekatı'yla yıkıldı. Milli iradenin temsilcisi Menderes kurmaca mahkemelerde yargılanarak idam edildi.
27 Mayıs'ı takip eden birkaç yıl içinde Albay Talat Aydemir ve arkadaşları iki kez darbe girişiminde bulundu. İkinci girişimin ardından Talat Aydemir idam edildi. 27 Mayıs ve Talat Aydemir girişimlerine baktığımızda ordu içinde darbeyi destekleyen grupların çok küçük bir azınlık olduğunu anlıyoruz. 15 Temmuz girişimi çok daha güçlü ve ordu içinde destek bulan bir girişimdi.
9 Mart 1971'de ordu içindeki sol cunta darbe girişiminde bulundu fakat başarılı olamadı. Hemen üç gün sonra 12 Mart muhtırası verildi. Siyasi iktidar yıkıldı, süreç içerisinde 3 sol kökenli genç idam edildi.
Tarihimizde emir komuta zinciri içinde gerçekleşen ve başarıya ulaşan tek girişim ise 12 Eylül 1980 darbesidir. Anarşi olayları bahane edilerek gerçekleştirilen girişimin ardından Türkiye iyice Nato güdümüne girdi. Cia Türkiye masası şefi darbeyi Abd başkanına haber verirken 'bizim çocuklar başardı' ifadesini kullandı.
28 Şubat 1997'de irtica bahane edilerek meşru Refah-Yol hükümetine yumuşak darbe yapıldı. Hükümet dağıldı ülke 2002'ye dek sürecek ağır toplumsal ve ekonomik bunalıma girdi.
27 Nisan 2007'de yine irtica bahanesiyle tarihe e-muhtıra olarak geçen girişime tanık olduk. Hükümetin 'asker siyasi iktidara bağlıdır' çıkışıyla bu müdahale bastırıldı.
Son olarak 15 Temmuz 2016'da ordu içindeki Nato-Cia güdümlü Fetö mensupları tarafından tarihimizin en büyük işgal girişimiyle karşı karşıya kaldık. Cumhurbaşkanının milleti darbeye karşı direnmeye çağırmasıyla ve emniyet güçlerinin tarihi direnişiyle ihanet girişimi bastırıldı. Bu girişimi darbeler tarihimizde farklı bir yere koymamızı gerektiren birçok yönü var.
Bu girişim din kisvesiyle dindar bir iktidarı hedef aldı.
Milleti hedef alan 150 yıllık darbeler tarihimizde millet ilk kez iradesine sahip çıkarak hainleri kodese tıktı.
Darbeciler daha önceden kolaylıkla hedeflerine ulaşacaklarını planladıkları için direnişle karşılaşınca kontrollerini yitirip katliamlara giriştiler.
Millet Anadolu topraklarında Nato-Cia güçlerine ilk yenilgisini tattırdı. Bu kez onların çocukları kaybetti milletin çocukları kazandı.
Allah emperyalizmi alnının çatından vuran Ömer Halisdemir'den, 28 Şubat sürecinde 15 yaşında idama mahkum edilip 15 Temmuz'da Çengelköy'de şehit edilen Halil Kantarcı'dan Genelkurmayın önünde şehit edilen hukuk fakültesi öğrencisi Yasin Naci Ağaroğlu ve tüm 15 Temmuz ve terörle mücadele şehitlerimizden ve gazilerimizden razı olsun. Allah milletimizi buna benzer ihanetlere karşı korusun.
Ayrıca 15 Temmuz anmalarının resmi bir devlet ritüeline dönüştürülmesi de gelecek açısından sakıncalıdır. Ülkemizde milli bayram olarak kutlanan günlere halkımızın bir kesiminin iğrite olduğunu biliyoruz. 15 Temmuz'un aynı akıbeti yaşamaması için anma programlarının millet tarafından gerçekleştirilmesi faydalı olacaktır.
Yazımı Mehmet Akif'in şiirinden bir bölümle sonlandırıyorum:
TÜKÜRÜN MİLLETİ ALÇAKÇA VURAN DARBELERE!
TÜKÜRÜN ONLARA ALKIŞ DAĞITAN KAHPELERE!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bernard Lewis - Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları

İsmail Lütfi Çakan - Ana Hatlarıyla Hadis

Roger Garaudy - Geleceğimizde İslam Var