Kayıtlar

Temmuz, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Stefan Zweig - Satranç

New York'tan Buenos Aires'e hareket eden yolcu gemisinin kalkışıyla başlayan eser dünya satranç şampiyonu Mikro Czentovic'in hayat hikayesiyle başlar. İlginç bir kişiliği olan Czentovic'i psikolojik açıdan incelemek isteyen anlatıcı diğer yolculardan McConnor'ın da çabasıyla şampiyonla  müsabaka ayarlamayı başarır. Bir müsabaka esnasında hikayenin asıl kahramanı Dr. B. ortaya çıkar. Dr. B. ve Czentovic arasında bir müsabaka ayarlanır. Bu arada ise Dr. B. anlatıcıya satrançla olan bağını anlatır. Avurturya hanedanına bağlı olarak çalışan Dr. B. Hitler'in Gestapo'su tarafından konuşturulmak için ilginç bir muameleye tabii tutulur. İçinde sadece yatak, lavabo, koltuk gibi temel ihtiyaçların olduğu bir odada tecrit edilir. Aylar süren günlük sorguların birinde Dr. B. sorgu memurlarının birinin paltosundan bir kitap çalar. Kitap dünya şampiyonlarının satranç partilerinin yer aldığı bir ders kitabıdır. İlk etapta bu oyunları kafasında kurgulayan Dr. B. bir süre so

15 Temmuz - Milli Direniş

Bu topraklar yüz yıllardır askeri müdahale yoluyla siyasi iradenin devrilmesine alışkındır. Hiddetiyle ve gücüyle tanıdığımız Yavuz Sultan Selim'in bile çadırına ok atıldı. Fakat bu girişimler 1876'ya dek sadece iktidarı değiştirmeye yönelikti. 1876'da Sultan Abdülaziz'in şehit edilmesiyle askeri darbeler milleti hedef almaya başladı. 1909'da ise 33 yıllık iktidarında devleti ayakta tutmayı başaran ve daha sonra gerçekleşecek Milli Mücadele kadrolarını yetiştiren Sultan Abdülhamid Rumeli'nden gelen birlikler tarafından askeri darbeye maruz kaldı. Darbe girişimleri Cumhuriyet dönemiyle farklı bir kimliğe büründü.    27 Mayıs 1960'ta Menderes iktidarı ordu içindeki küçük bir azınlığın başlattığı 'Albaylar Harekatı'yla yıkıldı. Milli iradenin temsilcisi Menderes kurmaca mahkemelerde yargılanarak idam edildi. 27 Mayıs'ı takip eden birkaç yıl içinde Albay Talat Aydemir ve arkadaşları iki kez darbe girişiminde bulundu. İkinci girişimin ardından Talat

Said Halim Paşa - Buhranlarımız

Resim
Eser yazarın sekiz küçük çalışmasından oluşuyor. Kitabın son kısmında Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'na katılmasının sebeplerinden bahsetmiş ve paşanın Dîvân-ı Âlî'ye verdiği cevaplar yer almış. Said Halim Paşa kitapta batılılaşmayı ve bunu savunan aydınları dayanakları sağlam bir şekilde sertçe eleştirmiş. Batılılaşmanın Türkiye'de ve İslam aleminde uygulanamaz olduğunu ve ters etki oluşturacağını ifade etmiş. Batıdan alınan kanunların Türkiye'de felaketlere yol açacağını belirtmiş. Aydınımızın karamsarlığını ve milletten kopuşunu eleştirmiş. İslami siyasi düzenin insan fıtratına en uygun yönetim biçimi olduğunu örneklerle açıklamış. Said Halim Paşa bu eseri cumhuriyetin ilanından önce tamamlamış ve bazı tehlikelere işaret etmiş. Buna rağmen yeni kurulan devletin batılılaşma ve yurtdışından kanun transfer etmesi ve bunların sonucu olarak yüz yıl sonunda geldiğimiz nokta acı verici bir tablo oluşturuyor. Eserin dili sadeleştirilmiş ve buna rağmen çok akıcı v

Göçmen Meselesi

Son birkaç yıldır Suriyeli göçmen düşmanlığının zaman zaman hortlamasına alışkındık. Ama sanki son bir haftada kasıtlı bir şekilde nefret pompalandı ve dün malesef Sakarya'daki iğrenç olayla sarsıldık. 2011'de Suriye'de savaş başladığından beri dalgalar halinde ülkemize göç gerçekleşti. Suriyeli göçmen sayısı   3-4 milyon civarında. Suriyeli göçmenler geldiğinden beri herhangi bir ciddi toplumsal problem yaşanmamasına rağmen belli bir kesim tarafından sürekli nefret tohumları ekilmeye çalışıldı. Müthiş bir dezenformasyon uygulandı. Doğru olmayan şeylerin öyle propagandası yapıldı ki kimse sorgulamadan kabullendi. İşte birkaçı: Suriyeliler 1200 Tl burs alıyor, bilmem ne kadar kira yardımı alıyor, üniversiteye sınavsız giriyor... YALAN! Ülkedeki bütün kriminal vakalar Suriyelilere bağlandı. Birkaç soru soralım. Türkiye göçmenler gelmeden önce suç oranının sıfıra yakın olduğu bir İskandinav ülkesi gibi miydi? Özgecan'ı sözde milliyetçi bir yaratık katletmedi mi? Müne

Muhammed İkbal - İslam'da Dini Düşüncenin Yeniden Yapılandırılması

Resim
Kitap yazarın konferanlarındaki söylevlerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş. Kitabın ilk yarısının anlaşılması için antik yunan felsefesi ve modern felsefe hakkında en azından yüzeysel bir bilgi sahibi olmak gerekiyor. Bu bölümde benlik ve dini deneyimi ele alıyor. İkinci yarısında ise daha anlaşılır bir içerik ortaya çıkıyor. Yazar evrim konusuna Müslüman bilginlerin yaklaşımlarını açıklamış. Özellikle Mevlana'nın evrim hakkında olduğunu düşündüğü beyitleri ilgi çekici. İslamiyet ve diğer kitabi dinlerdeki mehdilik inancını ele almış ve bunu mecuslikteki beklenen adam inancıyla bağdaştırmış. Yazar Ziya Gökalp'ten şiirlere yer vererek Türkiye'deki milliyetçilik-reformistlik konusundan bahsetmiş. Ayrıca yazarın Tbmm'nin hilafet düzenlemesine bakışı da bir hayli ilgi çekici. Yazar kitabın son bölümünde fıkıh kaynaklarını değerlendirerek kendi bakış açısını yansıtmış. İçtihad kapısının kapandığı iddiasını eleştirmiş. Kitabın ilk bölümü yorucu olsa da ikinci bölü

Alev Alatlı-İşkenceci

Resim
Eserde 27 Mayıs Darbesi sonrası toprak reformuyla yerinden olup İstanbul'a yerleşen bir 'ağa'nın oğlunun serüveni anlatılıyor. Memleketinde el üstünde tutulan bir ailenin büyük şehirde yaşadığı aşağılanma özellikle romanın kahramanı İşkenceci'nin okul hayatı ve öğretmeni üzerinden ele alınmış. İşkenceci'nin öğretmeni üzerinden toplum için bir kabus olabilen 'devlet memuru' ögesi işlenmiş. Kitap 27 Mayıs-12 Eylül arasındaki siyasi ve toplumsal olaylar hakkında da bilgiler veriyor. Yeni devlet argümanlarının toplum açısından anlamsızlığını açıklıyor. Üslup ise Alev Alatlı'nın nasıl Alev Alatlı olduğu konusunda yeterince yol gösterici. Analizimi kitabın 53. sayfasından bir alıntıyla sona erdirmek istiyorum: "Zayıf öküzlerin çektikleri cephane yüklü arabaların başında duranlar, ötekilerin analarıydı. Bu analara, 'anneciğim' denmezdi, çünkü onlar çocuklarını okşaya okşaya uyutacakları yerde, donarlarmış, hastalanırlarmış aldırmazlar, ba